İnsanın kendine en çok yaklaştığı yer, Kâbe’ye en çok yaklaştığı andır.
Mekke ve Medine… Sadece bir şehir ismi değildir bu iki yer. Her Müslümanın gönlünde kıpır kıpır eden bir özlemin, yürekte sessizce edilen duaların ve gözyaşlarına karışmış hayallerin adıdır. Bu iki şehir telaffuz edildiğinde ruh incelir, kalp titrer, dil dua olur. Nice müminin ilk niyazı:
"Allah’ım, bu kutlu beldeleri bana da göster."
Umre, işte böyle bir özlemin ete kemiğe bürünmüş halidir. Yolculuk gibi görünse de, aslında bir arayıştır; bir uyanıştır, bir hesaplaşmadır. Her ibadet gibi Allah’a yaklaştırmayı amaçlar, fakat bunun için önce kişinin kendisiyle yüzleşmesini sağlar.
Umre’ye niyet eden bir mümin, bavulunu değil önce niyetini hazırlar. Çünkü bu yolculuk, bedenden önce kalbin yola çıktığı bir yolculuktur. Ve kalp, bu yolculukta bir ömre sığan hataları tamir etmeye, yılların ağırlığını dökmeye, içini Allah’a açmaya hazırlanır.
Bu yolculuk, Allah’ın evine davet edilmiş olmanın verdiği o tarifsiz duyguyla başlar.
Kâbe’nin ilk görüldüğü an...
Ravza’ya atılan ilk adım...
Sa’y sırasında Hz. Hacer’in izini sürerken gözyaşlarına karışan tövbeler...
Tüm bunlar sadece ibadet değil; kalbin eğitimi, nefsin terbiyesi ve insanın yeniden doğuşudur.
Umre yolculuğunun ilk durağı, ihramdır. Beyaz, dikişsiz, sade... Tıpkı doğarken ve ölürken üzerimize giydirilen gibi.
İhram, sadece bir kıyafet değil; fani olanla vedalaşma niyetidir. Mal, makam, kimlik... Hepsi çıkarılır. Kul, sadece “ben Allah’ın kuluyum” diyerek yola koyulur. Nefsini susturur, ruhunu konuşturur.
“İhrama girmek, dünyadan çıkmadan önce kendine dönmektir.”
İhram, aynı zamanda bir hazırlıktır. Tıpkı mezara giren bir insanın artık arkaya dönememesi gibi, ihrama giren bir mümin de artık yanlışa, nefrete, günaha dönmemek üzere yola çıkar.
Tavaf, bedenin Kâbe etrafında döndüğü ama ruhun Allah etrafında dönmeye yemin ettiği andır. Yedi şavt, yedi nefes gibi… Her bir dönüşte bir günah bırakılır, bir af umulur, bir dua yükselir.
Tavaf sadece ayakla yapılmaz. Göz, zikirle doludur. Dil, istiğfarla titrer. Kalp, her dönüşte biraz daha saflaşır. Kâbe’ye yaklaştıkça Rabbine yaklaşır. Kıbleyi merkezine alırken, aslında kalbini merkeze alır.
“Senin için döndüm Ya Rabbi… Senin için sustum, senin için ağladım.”
Safa ile Merve arasında gidip gelmek, Hz. Hacer’in izini sürmektir. Bir annenin tevekkül ve gayret dolu mücadelesidir bu. Koşar, yorulur, susar ama asla ümidini kaybetmez.
Sa’y, Müslüman’a şunu öğretir:
“Elinden geleni yap. Gerisini Rabbine bırak.”
Hayatta her anne bir Hacer, her evlat bir İsmail’dir. Her zorlukta su bulunmasa da, Allah bir “zemzem” gönderir.
Umre’nin son adımı saç tıraşıdır. Bu, sıradan bir kesim değil; içsel bir temizliktir.
“Ya Rabbi! Ne varsa arkada bıraktım. Saç tellerim gibi, günahlarımı da döküyorum.”
Bu anda insan hafifler. Kalbi arınmış, ruhu silkelenmiş, yüklerinden sıyrılmıştır.
İhramdan çıkmak, dünyaya dönmektir ama artık eski senle değil.
Umre bittiğinde, dönüş başlar. Zemzem alınır, hurmalar toplanır, hediyeler hazırlanır. Ama esas mesele, kalbin neyle döndüğüdür.
Daha fazla ibadetle mi?
Daha fazla merhametle mi?
Daha fazla kul olma şuuru ile mi?
Çünkü umre, Mekke’de değil, döndükten sonra başlar.
Çünkü umre, sadece seyahat değil; bir “yenilenme vaadi”dir.
Kalbin yolculuğu başladığında, artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Umre, o kalbi bir kıbleye döndürür ve o kıble artık hep Allah’ın rızası olur.
Bu yolculuğu Allah her gönüle nasip etsin. Gidenlere kabul olmuş bir umre, henüz gidemeyenlere hayırlı bir davet diliyoruz.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!
Uzman rehberler eşliğinde, konforlu konaklama ve ulaşım imkanlarıyla umre ibadeti için hemen yerinizi ayırtın.
Umre TurlarıKâbe’yi tavaf ederken müminlerin durup ellerini uzattığı, dualarla dokunduğu siyah taş: Hacerü’l-Esved. Peki bu taşı öpmek neden sünne...
Devamını Okuİhram Halinde Nelere Dikkat Edilmeli?Mübah olanın haramla buluştuğu bir ibadet disiplini...İhram, yalnızca iki parçalık beyaz bir kumaş değ...
Devamını OkuUmre, yalnızca bir yolculuk değil; dönüşümün adıdır.Bir Müslüman’ın hayatında yaptığı her ibadet, yalnızca farz ya da sünnet oldu�...
Devamını Oku